Y1HD, E.2012/927, K.2012/694, T.01/02/2012
"Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; davacıların mirasbırakanı anneleri Hamide ile anneanneleri Malike'nin tapu ile sahibi oldukları hak ve hisselerinin tamamını 3.11.1955 tarihinde davalıların mirasbırakanı olan Adem'e dava dışı iki parça taşınmazla birlikte satış suretiyle temlik ettikleri, tapu kaydının kadastro çalışmaları sırasında 145 parsel sayılı taşınmaza revizyon görerek Adem adına 24.7.1971 tarihinde tespit ve tescil edildiği, davacıların anneanneleri Malike'nin 23.8.1971 tarihinde, anneleri Hamide'nin ise 5.7.1996 tarihinde öldükleri kayden sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki, muris muvazaası iddiasına dayalı davaların, terekeye karşı yapılan haksız fiil niteliğini taşıdığından herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği, dava hakkının murisin ölümüyle ortaya çıkacağı kuşkusuzdur. Başka bir anlatımla muvazaalı işlem hiçbir hüküm doğurmaz ve muvazaa nedeninin ortadan kalkması ya da bir zamanın geçmesi ile görünürdeki batıl işlem geçerli hale gelmez. 01.04.1974 gün 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi davacı miras bırakanın ardılı olarak değil, miras hakkının çiğnenmesinden ötürü zarara uğrayan kişi olarak ve kendi miras hakkına dayanarak dava açmaktadır. Kadastro Yasasının 12/3 maddesi hükmünde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanmasında murisin ölüm tarihi büyük önem taşır. Anılan yasal düzenlemeye göre, kadastro tespit tutanağında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz edilemez ve dava açılamaz. Başka bir ifadeyle anılan sürenin ancak hakkın kadastro tespit tutanağının tanzim tarihinden önce doğması halinde uygulama imkanına kavuşur. Tutanağın tanziminden sonra doğan haklara ilişkin açılan davalarda uygulama yeri yoktur. Mirasbırakanın ölümü ile tereke intikal eder ve terekenin açılmasıyla mirasçılar tereke üzerinde hak sahibi olurlar.
Somut olayda, kadastro tespitinin 24.7.1971 tarihinde yapıldığı, her iki mirasbırakanın da tespitten sonra 23.8.1971 ve 5.7.1996 tarihlerinde öldükleri anlaşılmaktadır. Buna göre, 3402 sayılı yasanın 12/3 maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin olayda uygulanamayacağı tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, miras bırakanların ölüm tarihleri gözetildiğinde, işin esasına girilerek inceleme ve araştırmanın yapılması hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir."
Sitemizdeki tüm yazı ve makalelerin telif hakları tarafımıza ait olup, kaynak ve site adresimiz belirtilerek kullanılabilir.